24 Nisan 2016 Pazar

Şahmeran (Yabancı #1) - Öznur Yıldırım | | YORUM



| tanıtım |

Sen cennetin varlığından gurur duy, ben cehennemi istiyorum. 

Yağan kar şiddetini gitgide artırıyor, koyu renk saçlarıma tutunan kar tanelerinin sayısı çoğalıyordu. Konuşmadı, konuşmadım. Sessizlik... Aramızda her daim geçerli olan bir alfabeydi sessizlik. Ben de bu alfabeye bir kez daha boyun eğdim ve uzun, titreyen parmaklarımı avuçlarımın içine bastırdım. Elimi yanıma indirdiğimde avuçlarımda eriyen kar yere damladı...

Rengi, kan rengiydi.
Rengi, kaybın rengiydi.
Rengi, bir cinayetin rengiydi.
 

~~~

Uzun bir aradan sonra kocaman bir MERHABAA! Çok uzun bir aradan sonra yine bir kitap için yorum yapıyor olmak güzel. ^^ O yüzden hiç uzatmadan direk yoruma giriyorum.

| yorum |

Öncelikle bu kitabı niye aldım bilmiyorum. Bana kalırsa hepsi fazla meraktan. Bir anlık kararla sepete attım ve siparişi tamamladım. Kargo geldiği için sevinmedim bile, ki normalde kitap kargosu geldiğinde havalara uçan bir insanım. Yani kısaca söylemem gerekirse, kitap ile kötü bir başlangıç yaptım. Ve sanırım öyle de devam etti.

İlk olarak değinmek istediğim bir konu var. Bazılarına göre çok da önemli bir şey olmayabilir ama benim feci şekilde takıldığım bir konu oldu kitabın baskısı. Pegasus’un kalitesini hepimiz biliyoruz. Açıkçası bu kadar geniş bir hayran kitlesine sahip olup, çok satanlar arasına girme ihtimali bir hayli yüksek olan bir kitap için ben daha fazla özen beklerdim. Kalite kötü ama fiyat neredeyse ciltlileriyle eş değer. Açıkçası bana garip geldi. Neyse, sanırım onların da bir bildikleri vardır. Tüm bunların yanında kapak görseli en idare eder kısım bana göre.

Kitabın konusundan bahsetmeyi isterdim ama bence bu kitap konusu için alınacak bir kitap değil. Arka kapak yazısı bize içerik ile ilgili açık olarak bir bilgi vermiyor. Ama ilgi çektiği de bir gerçek.

Kitap bittiğinde düşündüğüm tek şey, keşke tüm o 600 sayfa, girişteki o rüya ve birkaç bölümün başındaki ilk paragraflar kadar etkileyici olsaydı oldu. Tüm o diyaloglar, saçma bulduğum bir konu ve çoğunlukla erkek karakterin bazen de kız karakterin iticiliği bana fazla geldi. Açıkçası umduğumu bulamadım.

Erkek karakter için söyleyecek, yazacak hiçbir şey bulamıyorum. Kız karakter ise çoğunlukla düşüncelerini desteklediğim, kendime daha yakın hissettiğim bir karakter oldu. Yine de bazı anlarda anlam veremediğim bir şekilde şımarık bir kız çocuğuna dönüştü ve bu beni delirtmedi desem yalan olur. Bazı davranışlarını bağladığı nedenler beni rahatsız etti. Spoiler vermeden nasıl anlatılır bilmiyorum ama sergilediği davranışta haklı olduğunu düşündüğüm bir anda onu bağladığı neden beni sinir etti diyebilirim. Yine de iki ana karakter arasından en katlanılabilir olan oydu. İkisi arasındaki o çelişkili ilişkiye hiç girmiyorum bile. Girsem, çıkamam işin içinden.

Bir başka sorun ise kitabın aşırı yavaş ilerlemesiydi. Sadece bana mı böyle oldu bilmiyorum ama sanki ben sayfaları çevirdikçe sayfa numarası hiç değişmeden olduğu yerde kalıyor gibiydi. Dürüstçe söylemek gerekirse 600 sayfa boyunca hiçbir olay olmadığını hissettim. Keşke daha farklı olsaydı. Gereksiz olduğunu düşündüğüm diyaloglar yerine paragraflarca yazarın düşündüklerini, hissettiklerini okuyabilirdim.

Kitabın finaline gelirsek… Bu kitabın bir serinin ilk kitabı olduğunu biliyorum. Yine de devam etmek için daha fazla heyecana ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Hikaye olarak yayınlandığı zamanlarda bundan daha fazla bölüm yayınlandığını biliyorum. Bana kalırsa kitap yanlış bir yerde kesintiye uğramış. Belki de serilerin heyecanlı yerlerde bitmesine alışkın olduğum için bu kadar durağan bir şekilde bitmesi bana garip geldi. Bu yüzden de ortalama bir kitap olduğunu düşünüyorum. Ne çok sevdim ne de aşırı nefret ettim. Kısaca ifade etmek gerekirse, Wattpad’den çıkan diğer kitapların yanı sıra şans verilmeyi daha çok hak eden bir kitap ve yazar tanıdım.

Dışarından bakınca sevmemek için neden arıyormuş gibi görünebilirim ama durum hiç de öyle değil. Ben kitaba başlarken altını çizeceğim cümleler, durup düşüneceğim üzerine kafa yoracağım paragraflar bekliyordum. Yok muydu bunlar? Vardı, ama beklediğim kadar çok değil. İşte beni üzen, hayal kırıklığına uğratan asıl kısım da bu sanırım. Yine de serinin devamında duygu yoğunluğunu daha da fazla hissedeceğime inanarak yorumu bitiriyorum.

| alıntılar |

"Bir yanımızda cennet, bir yanımızda cehennem varsa dünya araftır."

"Her zaman kendimizi parçalara ayrılmış hissetmedik mi? Her yeni yaşımızda, bir önceki yaşımızı öldürmedik mi?"

"Bakışları canlı tutan o duygunun umut olduğunu fark ettiğim gün ile o umudu kaybettiğimi anladığım gün aynı gündü."

"İnsanlar yıldızlar gibidir. Biri yok olup gider ama diğer tüm yıldızlar ışıldamaya devam eder."

"Yalnızlığı seviyorum diyen bir insan aslında yalnızlığı sevmiyordu, elindeki tek seçenek buydu ve bu duvarları kırabilecek gücü kendinde bulamayınca kendinden daha zayıf olan yalnızlığa sığınıyordu. Yalnızlık çaresizliğin en aciz evladıydı, ona söz geçirebilmek ve onu zapt edebilmek daha kolaydı. Ve yüzleşmektense kafasını toprağa gömen bir korkak olduğum için çaresizliğe kafa tutmak yerine onun varlığını hiçe saymıştım. Ama işte artık karşımdaydı.
Çaresizlik, ölüm meleğini andıran güzel bir bedene yerleşerek karşıma çıkmıştı."

~~~
Benden şimdilik bu kadar. Umarım yorum yazmak için bundan sonra daha da hevesli olurum. Kendinize iyi bakın! ^^

3/5