29 Kasım 2015 Pazar

Cam Şato - Sarah J. Maas | YORUM



(Bu kapak sevilir. :D)

| tanıtım |

Karşınızda Suikastçılar Kraliçesi Celaena Sardothien.

GÜZEL. ÖLÜMCÜL. EFSANEVİ.

Celaena ömür boyu hapse mahkum edilmişti.
Oysa o, eğitimli bir suikastçıydı, benzerlerinin en iyisiydi ama bir hata yapmış ve yakalanmıştı.
Genç yüzbaşı Westfall ona bir teklifle geldi.

Celaena, kraliyetin en yetenekli savaşçıları ve suikastçılarıyla katılacağı ölümüne bir yarışmada veliaht prens Dorian'ı temsil edecek.

Yarışmayı kazanırsa kralı korumaya ve sonrasında özgür bırakılmaya hak kazanacak. Ama önce bir biri ardına ortaya çıkan cinayetlerin katilini bulmalı ve hayal bile edemeyeceği bir geleceğe hazırlanmalı.
---

Merhaba...
Yine bir yorum yine ben. :D
Gerçi kitabı uzun sürede okumamdan kaynaklı detayları çok net hatırlamıyor olabilirim ama bu kitabı sevmediğim anlamına gelmiyor. Hadi başlayalım!
 
| yorum |

Öncelikle kitabı okumayı çok istiyordum ama Dex Yayınevi'nden yeni bir seriye başlamak istemiyordum, malum nedenlerden dolayı. Ama yine dayanamadım ve Cam Şato'yu aldım. Aslında %50 indirimli olduğu için aldım. 20 tl falan olsaydı asla almazdım. Net. Neyse, biz konumuza dönelim, çenem çok açıldı yine. :D

...

O kapak ne yahu? Çoğu kişinin kitabı almak istememesinin en büyük sebeplerinden biri. Bakıyorum, bakıyorum ama bir türlü anlam veremiyorum. Yurt dışında basılan kapaklara da göz attım. Onlar da çok mükemmel değil ama hiçbiri bizdeki hali kadar kötü değil. Kapaktaki ablayla o kılıcı çok aramışlar mı merak ediyorum.

Açıkça söylemek gerekirse ben ismini de sevemiyorum. Cam Şato... Tamam kitabın içinde bir cam şato geçiyor da kitabın ismi olacak kadar ilginç bir olay mı bu, onu anlamış değilim.

Biraz konumuzdan bahsedelim.
Elimizde bir adet suikastçı, bir adet prens ve bir adet de yüzbaşımız var. Suikastçımız Celaena ömür boyu hapse mahkum edilmiş. Sonra karşısına bir fırsat çıkıyor. Bir yarışmada veliaht prens Dorian'ı temsil edecek ve kazanırsa da özgürlüğünü elde edebilecek. Sonra olaylar, olaylar...
Açıkçası ben arka kapak yazısını ilk okuduğumda anlamamıştım. Kitabı okumaya başlayıp olayın içine girince tam olarak konuyu kavrayabildim.
Konu ilgi çekici. Bir kere ana karakterimiz suikastçı olunca baya ekşın bekliyorsunuz kitapta. Ama hiçte öyle olmuyor. Ortalara geldiğimde tamam dedim herhalde bundan sonra heyecan tavan yapar. Ama yok. Son birkaç sayfa hariç hiç ekşın beklemeyin eğer okuyacaksanız.

Şu meşhur karakterlerimizden de bahsetmeden geçmeyelim.

Öncelik Celaena'nın. Kızı bir kaşık suda boğabilir kıvamdayım. Gerçi benim nefretim tam olarak ona değil aslında ya, neyse. Kurunun yanında yaşta yanar hesabı oldu biraz bu.
Yanlış hatırlamıyorsam 17 yaşında. Ya da o civarda bir yaşta. 12-13 yaşında suikastçı olmak için eğitim almaya başlamış. Ne kadar küçük bir yaş. Daha 20'sine gelmemiş ama öldürdüğü insan sayısı yaşından fazla belki.
Onun dışında güzel bir suikastçı. Ee, işin içinde güzellik, çekicilik varsa aşk olmazsa olmazlardan. Aşk varsa ben yokum. Hele aşk üçgeni... Kaçıyorum.
Ayrıca kız suikastçı, hatta müebbet hapis yemiş işkence görmüş bir suikastçı ve buna ek olarak sevdiği insanları da kaybetmiş biri ama hayat enerjisi yerinde. Nerede parti orada Celaena... :D
Böyle tatlı bir kız işte ama ben ondan yine de nefret ediyorum. Eğer benim istediğim karakteri tercih etmezse ya da karar değişikliği falan yaparsa ona bir suikast düzenleyebilirim. :D

Dorian, yakışıklı veliaht prensimiz. Oturdum, düşündüm. Acaba ben bu Dorian'ı niye sevemedim? Olmuyor yahu. O ve Celaena'nın diyaloglarında güldüğüm yerler oldu ama genel havam bitsin şu kısım artık şeklindeydi. Atladığım yerler bile oldu. Ah Dorian, senin yüzünden kitaba yazık ediyorum. Ayıp yahu. :D
Dorian için söyleyebileceğim tek şey şımarık olduğu. Aşk evliliğiymiş. Güldürme beni ya. Fazlasıyla klişe. Geçelim, lütfen.

Ve benim en bisevdiğime geldi sıra. Chaol Westfall... O bizim biricik Muhafız Kıtası Yüzbaşımız. Bu satırları yazarken gözlerimden kalpler fışkırdığı kesinlikle doğru. :D Babasına karşı koymuş ve görevini kardeşine devrederek gitmiş muhafız olmuş. Olsun ben onu böyle de sevdim. Dorian ile çocukluk arkadaşı ve ona nazaran daha aklı başında biri. Zaten hep öyle olmaz mı?
Celaena'ya yedirtmem ben bu oğlanı. :D
Şaka bir yana Celaena ile başta aralarında nefrete benzer bir ilişki vardı sonra yavaş yavaş alıştılar birbirlerine ve arkadaşımsı bir şey oldular. Artık daha ne olurlar bilinmez. Ama sonuna kadar TEAM WESTFALL diyorum.

...

Kitabı genel anlamda sevdim. Tamam biraz fazla bayılmış olabilirim. :D
Bence yaratılan dünya da iyiydi. Tabi o büyüler, işaretler falan detaylandırılmamıştı ama bir dahaki kitapta daha detaylı halini görürüz umarım.
Yazarın dilini de sevdim. Kitabı okurken hiç zorlanmadım sadece araya sınavlar girdiği için elimden bırakmak zorunda kaldım o kadar. Biraz heyecansız olduğunu söylemiştim zaten ama onu da ilk kitap olmasına veriyorum. Serinin devamından daha bir umutluyum.

Kitaba puanım tabii ki 5. :D Beğeniyi abarttığımı düşünenler olabilir ama kapağına bakıp sonra içinde mükemmel şeyler okuyunca abartmakta haklıyım bence. İkinci kitabı, Karanlık Taç, hemen alıp okumayı çok istiyorum ama fiyatı malum. Bir süre askıda kalacak gibi gözüküyor. Ancak bir indirim olursa alabilirim. Celaena'yı yeni hayatında ne gibi maceralar bekliyor fazlasıyla merak ediyorum. Ve Celaena'yı değil belki ama Chaol'u çok özleyeceğim. :'(

Benden bu kadar. Bir başka kitap yorumunda görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın!

5/5

28 Kasım 2015 Cumartesi

Kitap Alışverişi #3 - Mini bir alışveriş ^^

Merhaba...
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Ben pek iyi değilim çünkü bu kargolar ömrümü çürüttü. Hepsi birbirinden beter.
Neyse, biz konumuza dönelim. Kitaplar parça parça geldiği için ancak yazabiliyorum alışveriş yazısını. Bakalım neler almışım?
 
---
 
 
 
Uzun zamandır okumak istediğim çizgi roman olan Saga...
Sonunda aldım. Manga okumayı gerçekten çok seviyorum, bakalım çizgi romanları sevebilecek miyim?
Saga'nın seveni de öveni de çok. Kötü yorum görmediğimi bile söyleyebilirim. Umarım bende beğenirim. Okumak için çok hevesliyim.

Okundu bile. :D
Yorumum için ---> Tık tık!

...
 
Bir diğer kitabım Dex Yayınları'ndan Bir Sır Saklı İçimde...
Evet, evet, biliyorum Dex almayacaktım ama 9.90'dı dayanamayıp aldım. :D En kısa zamanda okunacak kitaplarım arasında. 260 sayfalık bir kitap zaten. Hemen okurum diye düşünüyorum.
 
...


Ve Pegasuslar...
Sonunda kavuştuk kuzularımla.

Eleanor&Park.
Mucize ve Altın Oğul'dan önce geldiği için okundu bitti bile.
Çok tatliş bir kitaptı.
Yorum için ---> Tık tık!

...

Altın Oğul.
Yine müthiş bir baskı. Aşık oldum.
Kızıl Yükseliş mükemmel ötesiydi. Bakalım Altın Oğul'da Darrow'u neler bekliyor?
Şu an Cam Şato'yu okuyorum. Biter bitmez hemen okunacak Altın Oğul.

...

Mucize.
Aslında annem için alınmış bir kitap ama ben onda önce okuyacağım.
Bana kızmaz diye umuyorum. :D
Birkaç yorum okudum. Çoğu kişiyi oldukça etkilemiş. Bende beğeneceğimi hissediyorum.

---

Bu ay aldıklarım bunlar. Birkaç kitap daha sipariş verdim ama ne zaman gelirler hiç bilmiyorum. Tek dileğim az da olsa insan gibi hizmet veren bir kargo şirketi. Ömrümü yediler.

Benden bu kadar. Bir dahaki yoruma kadar kendinize iyi bakın!

27 Kasım 2015 Cuma

Eleanor & Park - Rainbow Rowell | YORUM


| tanıtım |
 
 İki uyumsuz insan
Sıradışı bir aşk

eleanor
...Kızıl saçlar, tuhaf giysiler. Park başını çevirene kadar onun arkasında duran; o uyuyana kadar yanında uzanan; diğer herkesi daha soluk, daha sıradan ve yetersiz gösteren... Eleanor.

park
...Bir şarkıyı ona dinletmeden Eleanor'un seveceğini bilen; o sonunu anlatmadan esprilerine gülen; göğsünde, tam boğazının altında, Elenaor'un ona verdiği sözleri tutmaya itecek bir yere sahip olan... Park.

İlk aşkın sonsuza dek sürmeyeceğini bilecek kadar zeki ama bunu deneyecek kadar cesur ve umutsuz, on altı yaşındaki iki talihsiz aşığın bir okul yılı boyunca süren hikayesi.

Eleanor , Park ile karşılaştığında siz de ilk aşkınızı ve nasıl da büyülendiğinizi hatırlayacaksınız...
(HATIRLAMADI :D)
 
---
 
Herkese merhaba!
Nasılsınız?
Umarım sizde benim gibi mutlu hissediyorsunuzdur. :D
Vizelerim bitti, yavaş yavaş sonuçlar açıklanmaya başladı. Şimdilik mutluyum, umarım böyle devam eder.
Peki, vizeleri biten Eylül ne yapar? Tabi ki kitaplara gömülür. Bakalım kitaplar beni özlemiş mi? :D
 
Şirin mi şirin bir kitap Eleanor & Park. Acaba gerçekten öyle mi? Gelin hemen yoruma geçelim ve ben kitap hakkında ne düşünüyorum kesin bir karar verelim.
 
| yorum |
 
 Öncelikle söylemek istediğim şey; niye 1986? Bence bunun bir sebebi var ve ben bilmiyorum.
Şarkılar diyeceğim ama günümüzde de o şarkıları hala dinleyen insanlar var.
Neyse, ben bunu düşünmeye devam edeyim.

O zaman karakterlerimiz ile giriş yapalım yoruma.

Eleanor, kitabımızın arka kapağında da bahsedildiği gibi kızıl saçlı ve ilginç bir giyim tarzına sahip biri. Güzellik göreceli bir kavram olsa da güzel olmadığı anlatılıyor kitapta. Şimdi sıradan biri diyeceğim ama bu kelime onu tam olarak tanımlamayacak. Onunki ilginç bir sıradanlık. :D
Aile yaşantısı oldukça sıkıntılı. Okurken rahatsız olduğum çok fazla yer vardı. Bu aile konuları beni biraz fazla geriyor.
Eleanor'u sevmeme neden olacak tek bir satır bile yoktu kitapta. Niye bilmiyorum? Ama olmadı, yapamadım.

"Sen nereden geldin?" diye sordu Park.
"Gelecekten," dedi Eleanor.

Park... O bir Koreli. Bu onu sevmem için yeter de artar bile. :D Acayip koyu bir çekik hayranlığım vardır. Haliyle kitabı okurken Park'ı düşündüğümde kimler gelip geçti aklımdan duysanız inanmazsınız. :D Neyse, biz konuya dönelim. Yoksa uzadıkça uzar bu Kore muhabbeti.
Vitesli araba kullanamayan bir insan evladı. Buradan babama sesleniyorum. Yahu, öyle bir stres oluyorum ki en son kendimi kesesim geliyor. Zaten artık stajyer ehliyeti veriyorlar. Ehliyet almak da yalan oldu.
İşte Park böyle biri. Mükemmel bir aileye sahip. Çizgi romanlar ve şarkılardan oluşan bir dünyaya sahip. Tabi bu dünyanın içine Eleanor dahil olunca her şey daha da mükemmel oluyor onun için.

---

Kitabımızın başlangıcı, meşhur otobüs sahnesi...
Otobüste geçirdikleri vakitleri biraz kıskanmış olabilirim. Kulaklıklar, havada uçuşan çizgi romanlar... Ha tabi garip olduğunu düşündüğüm kısımlar da vardı. Neyse, onları boş verelim. Pek ilgimi çeken şeyler değiller.


Şarkılar...
Birkaçını gerçekten beğendim. Eğlenmek garanti. Bir şans verin derim.

 

Kitabın içeriği genel olarak böyle. Önce birbirlerine alışmaya başlıyorlar sonra da birbirlerini özler hale geliyorlar. Bundan fazlası spoiler olur artık.

Sonu için diyebileceğim hiçbir şey yok.
Verdiğim tepki:
"Hmm, bu kadar mı, bitti mi, gerçekten mi?"
(Sayfayı çevirir.)
"BİTMİŞ!"


Böyle işte. Bir yanım diyor bu kadar övülen yazar, bu kadar övülen kitap bu mu gerçekten? Ama diğer yanım bir şeyleri anlıyor, anlamak istiyor. Çok kararsız bir ben var şu an etrafta dolaşan.
Kitaptan aşırı etkilenmedim ama asla kötü diyemem. Herkese önerebileceğim bir kitap. Alın, okuyun ve size ilk aşkınızı hatırlatıp hatırlatmayacağına Eleanor ve Park ile birlikte karar verin.

4/5

18 Kasım 2015 Çarşamba

Saga Cilt 1 - Brian K. Vaughan | ÇİZGİ ROMAN

 
 
| tanıtım |
 
SAGA, kainattaki yerlerini bulmaya çalışan genç bir ailenin sürükleyici öyküsünü anlatıyor. Hiç bitmeyen bir galaktik savaşın karşıt taraflarında duran iki asker aşık olup, tehlikeli ve eski bir dünyaya kırılgan, yeni bir hayat getirmek için her şeylerini riske atıyorlar. Fantezi ve bilim kurgu, bu seksi, devrimci destanın ilk cildinde daha önce hiç olmadığı şekilde bir araya geliyor.
 
| yorum |
 
Herkese merhaba!
Bu benim ilk çizgi romanım o yüzden biraz fazla heyecanlıyım yorum için.
Manga okumayı gerçekten çok seviyorum. Çizimler, özellikle siyah-beyaz çizimler olduğu için daha bir bayılarak okurum. Acaba çizgi romanları da sever miyim diye oturdum düşündüm. Çok uzun düşünmeler sonunda okuyan kitlenin beğenisi ve konusu ilgimi çektiği için SAGA'yı almaya karar verdim. Bakalım beğenmiş miyim?
 
Öncelikle renkli çizimler ve kuşe kağıda baskı hiç bana göre değilmiş onu anlamış oldum. Neden böyle oldu bilmiyorum ama okurken bir türlü keyif alamadım çizimlerden. Renkler ise aşırı geldi gözüme. Sanırım ben manga okumaya devam etmeliyim. :D
 
Bunun dışında elime ilk alışımda bitirdim. Konu ilginç ve sürükleyici. Ama size tavsiyem eğer okumak isterseniz tüm ciltlerinin yayımlanmasını bekleyin. Yoksa bu merak adamı öldürür. Ben sadece ilk cildini aldım ve şu an keşke ikiyi de alsaymışım diyorum. Bir daha ne zaman kısmet olur bilemem. Önceliği mangalara vereceğim için cilt biri elimden çıkartma olasığım da var. Neyse, bunu zaman gösterecek.
 
Biraz içeriğinden bahsedip yorumu bitirmek istiyorum. Yaratılan dünya oldukça iyi. Alışılmışın dışında olduğunu söyleyebilirim. Eğer bu bir roman olsaydı aklımızda çizimleri tam olarak canlandıramayacağımızı düşünüyorum ama roman olarak da okumayı isterdim. Bolca ayrıntı güzel olurdu. Her zamanki gibi karakterleri pek sevemedim. Ve konuşmalar da pek hoşuma gitmedi. Yani romanlar genelde böyle olmuyor ve okuduğum mangalarda da böyle bir sorunla karşılaşmamıştım. Bu tamamen benimle alakalı bir sorun. Kısacası ben sadece yaratılan dünyayı sevdim. Gerisi olmasa da olurdu.
 
 SAGA için puanım 3,5'tan 4. Eğer çıkan diğer ciltlerini de okursam umarım daha da çok beğenirim.
 
Benden bu kadar. Kendinize iyi bakın. ^^
 
4/5

14 Kasım 2015 Cumartesi

Zaman İpliği - Nathan Filer | YORUM

 
| tanıtım |
 
Ben benim. Evimdeyim, kolları kabartma kumaşla kaplı koltuğumda oturuyorum. Akşam oluyor. Uzun zamanda beri daktiloda yazı yazıyorum, yorgunum.
 
Sigarayı koluma bastırıp söndürüyorum. Kolumda kabarcık oluştu. Acının beni uyanık tutacağını sandım ama ipi tutamıyorum. Zaman parmaklarımın arasında kayıp gidiyor.
 
Size ne olduğunu anlatacağım çünkü ağabeyimi anlatmanın en iyi yolu bu. Adı Simon. Bence onu seveceksiniz ama birkaç sayfa sonra o ölmüş olacak. Ve bir daha asla eskisi gibi olmayacak.
 
| yorum |
 
Bu kitap hakkında söylenebilecek o kadar çok şey var ki. Öncelikle kitap herkesin severek okuyacağı türden bir kitap değil ama ben fazlasıyla severek okudum bunu kesinlikle inkar edemem.
 
Konusundan biraz bahsedecek olursak; Matt ve abisi Simon... Simon down sendromlu, Matt ise şizofreni. Hal böyle olunca epey ilginç bir psikolojik kitap çıkmış ortaya. Kitapta Matt, Simon'ın ölümünden itibaren neler yaşadığından anılarını kağıda dökerek bahsediyor. Bazı şeyleri hatırlıyor, bazen tekrara düşüyor, bazen de emin olamıyor. Bana kalırsa harika bir yazım tarzı. Hiç sıkılmadan, bolca düşünerek ve nefes alarak okudum kitabı.

Matt; sevdiğim, düşünce tarzını bazen destekleyip bazen hoşlanmadığım ama güçlü olduğunu düşündüğüm bir karakter. Olabildiği kadarıyla güçlü. Anılarını okumak beni sıkmadı. Aksine neler yaşadığını merak ederek okudum her bir satırı.

Simon... Matt'in de dediği gibi onu sevdim. Yaşamak zorunda olduğu hayat zorluklarla dolu olsa da hayat onun neşesinden ve çabalarından çalmamış aksine onu mükemmel bir kişi haline getirmiş. Ölmesi daha doğrusu ölme nedeni üzücü ama onu tanıdığım için mutluyum.

Jacob, Matt'in arkadaşı, kitapta kısa süreli yer alsa da dışarıdan görünenin aksine sorumluluklarını fazlasıyla yerine getiren bir çocuk. Onun hakkında diyebileceğim başka bir şey yok.

Gerçekten bu kitap için yorum yapmak o kadar zor ki. Spoiler falan demeden içimi dökesim var bu satırlara.

Sonu olması gerektiği gibiydi. Ne eksik, ne fazla. Belki tam olarak mükemmel bir kitap değildi ama Matt her zaman aklımda kalacak karakterlerden biri oldu benim için.

Yazarın anlatım tarzı tam da bana hitap ediyordu. İtiraf etmek gerekirse John Green okurken sıkılan biriyim ama bu kitapta öyle bir adaptasyon sorunu yaşamadım çünkü yazılış tarzıyla olduğu kadar konusuyla da fazla ilgi çekici. Bana kalırsa kitaba bir şans verin. Durun, düşünün ama okumayı bırakmayın, sonuna kadar gidin. Emin olun kaybedecekleriniz kazanacaklarınızın yanında hiçbir şey.

Benden bu kadar. Aslında kitaba yorum girmeyi düşünmüyordum ama ne yapayım dayanamadım yine. :D Kendinize iyi bakın! ^^

| alıntı |

"Bazı anılar zamana ve mekana kilitlenmeyi kabul etmezler. Metalik bir sıyrıkla açtıkları gözetleme deliğinden bizi takip eder, meraklı gözlerle bizi seyrederler."

"Ben kendimim, her zaman olduğum, asla kaçamadığım kişiyim."

"Geçmişi yazmak onu yatıştırmanın, eski defterleri yeni baştan açmanın bir yolu. Anıları her zaman var olacaklarını bildiğimiz kağıt parçalarının üzerine yerleştiriyoruz."

4/5

12 Kasım 2015 Perşembe

Neler yapıyorum? #1

Herkese merhabaaa!

Bir şeyler yazmayı o kadar özlemişim ki niye bu blog olayına daha önce dahil olmadığımı merak eder bir haldeyim şu an. :D

Bu aralar fazlasıyla yoğunum. Okulda sınav haftam başladı başlayacak, o yüzden ne kitap okuyabiliyorum ne de yeni çıkan kitapları takip edebiliyorum. Hatta fuara bile gidemedim. Başta üzülmüştüm çünkü liseye başladığımdan beri hatta daha öncesinde bile düzenli olarak fuara giden biriydim. Üniversite hayatı o kadar rahat değilmiş maalesef, kandırmışlar bizi. İndirimlerin hiç de iç açıcı olmadığını öğrendiğimden beri üzülmüyorum neyse ki. Netten siparişimi verdim şimdi elime ulaşmalarını bekliyorum. :D Yani bu da demektir ki kısa zaman içerisinde bir alışveriş yazısı gelecek. Daha sonra da yorumlar yorumlar... Tekrar ders çalışmaya başlayana kadar tabi. :D

Onun dışında kulaklığım ve ben ayrılmaz bir bütün olarak yaşamaya devam ediyoruz. Yeni şarkılar keşfediyorum ve tekrar tekrar dinlemekten sıkılmıyorum. Günler yorucu geçse de bir şekilde devam etmeye çalışıyorum. Şimdilik benden bu kadar. Sadece bir yaşam belirtisi vermek istedim. Ve burayı özlemiş miyim diye bir kontrol edeyim dedim. :D Tekrar görüşene kadar kendinize iyi bakın! ^^

(Birkaç şarkı bırakıyorum gören dinlesin. :D)