| tanıtım |
İNSANLARIN KANA GÖRE SINIFLARA
AYRILDIĞI
BİR DÜZEN…
BÜYÜLÜ, TANRISAL YETENEKLERİYLE DİĞERLERİNE
HÜKMEDEN GÜMÜŞLER,
ONLARIN GÖLGESİNDE HAYATTA KALMAYA ÇALIŞAN,
SIRADAN KIZILLAR…
İKTİDAR TEHLİKELİ BİR OYUNDUR.
PEKİ, KAZANMAK İÇİN NE KADAR KAN KAYBETMEK GEREKİR?
KANLA BÖLÜNMÜŞ BİR DÜNYADA,
KAZANANI BELİRSİZ BİR VAROLUŞ MÜCADELESİ…
KAZANANI BELİRSİZ BİR VAROLUŞ MÜCADELESİ…
Mare
Barrow’un dünyasında kanın rengi, varoluşun biçimini belirlemektedir. Doğaüstü
yeteneklerle donatılmış Gümüşler, köle gibi çalıştırdıkları ve savaşta ölüme
gönderdikleri Kızıllara hükmetmektedir.
Yoksul bir Kızıl kasabasında yaşayan on yedi yaşındaki Mare, talihsiz olaylar sonucu bir Gümüş sarayında çalışmaya başlar. Ancak Kızılların başkaldırı hareketini örgütleyen Kırmızı Muhafızlar’ın davasını ateşleyecek kıvılcımın kendi parmaklarının ucunda olduğunu fark edince bambaşka bir oyunun ortasında kalır.
Yalanlar üzerine kurulu bir düzende Kızılların Gümüşlere, bir prensin diğer prense ve Mare’nin kendi kalbine karşı mücadele ettiği bu tehlikeli oyunda tek mutlak gerçek, ihanettir.
Yoksul bir Kızıl kasabasında yaşayan on yedi yaşındaki Mare, talihsiz olaylar sonucu bir Gümüş sarayında çalışmaya başlar. Ancak Kızılların başkaldırı hareketini örgütleyen Kırmızı Muhafızlar’ın davasını ateşleyecek kıvılcımın kendi parmaklarının ucunda olduğunu fark edince bambaşka bir oyunun ortasında kalır.
Yalanlar üzerine kurulu bir düzende Kızılların Gümüşlere, bir prensin diğer prense ve Mare’nin kendi kalbine karşı mücadele ettiği bu tehlikeli oyunda tek mutlak gerçek, ihanettir.
...
Herkese merhaba! Yine, yeni,
yeniden bir yorum ile karşınızdayım. :D Fazla uzatmadan yoruma geçmek istiyorum
sonra yorumu falan unutup klavye ile muhabbet havasına girebilirim. :D
| yorum |
Bugün aşırı merak ettiğim ve
çevrilmesi için gün saydığım Kızıl Kraliçe’den bahsedeceğim size. Kitabı
almadan önce biraz zaman geçmesini bekledim ve okuyucu yorumlarını elimden
geldiğince takip ederek bir fikir edinmeye çalıştım kitap hakkında. Ve bu
fikirler genellikle kötü fikirlerdi. İyilerde vardı ama kötüler kadar çok
değildi. Kötü dediysem sakın alıp okumayın tarzı yorumlar değildi bunlar. Daha
çok Kızıl Kraliçe’nin hangi serilere benzediğini ya da anımsattığını içeren
yorumlardı. Hiçbir heyecan içermeyen ve tahmin edilebilir olduğunu da
söyleyenler vardı. Hal böyle olunca alıp almamaya karar vermek benim için tam bir
eziyet oldu. Ama sonunda kitaba bir şans verdim ve aldım. Mutlu muyum? Bence
yeteri kadar mutluyum.
Öncelikle baskısından bahsetmek
istiyorum. Klasik Pegasus, yine harikalar yaratmış. Gri benim en sevdiğim
renklerden biridir ve parlak gri cilde aşık olduğumu söyleyebilirim. ^^ İç
kısımdaki gri detaylar da çok hoşuma gitti. Kısaca ben baskıya aşık oldum da
diyebilirim burada, fazla uzatmaya gerek yok. :D
---
Hemencik konuya giriş yapıyorum.
Kitapta
insanların kan renklerine göre sınıflandırıldığı bir dünyayı okuyoruz. Gümüşler
ve Kızıllar…
Gümüşler gücü elinde tutan ve bir takım yeteneklere sahip üstün
ırk.
Kızıllar ise Gümüşlerin onlar için belirlediği kurallar çerçevesinde
hayatlarını yaşamaya çalışan yani ezilen ırk.
Elimizde eşitlik olmayan bir
düzen var. Değişim gerek. Falan filan… Klasik distopya işte. Burada farklı bir
şey yok.
Konu ilgi çekici ama Kızıl Yükseliş’i okuduysanız hatta ve hatta benim
gibi Altın Oğul’dan sonra Kızıl Kraliçe’ye başladıysanız size de oldukça yavan
gelecektir. Açıkçası ben okurken elimden geldiğince hiçbir seriyle
karşılaştırmamaya özen gösterdim ve okuduğum o tüm yorumlardan sonra beklentiyi
de düşürdüğüm için bana o kadar da fena gelmedi. Vakit geçirmek için okunabilir
bir kitaptı. Olayları tahmin etmedim mi? Etmemek mümkün değildi bana göre. Kafa
karışıklığı olmadan, olayları çözeceğim diye başınız ağrımadan okuyabileceğiniz
hafif bir kitaptı bence.
---
Gelelim şirin mi şirin
karakterlerimize…
Evet, kesin olarak hepsinden tiksindiğimi söyleyebilirim. O
yüzden kısa kısa geçeceğim.
Mare, aşırı aptal, aşırı düşüncesiz ve aşırı
gereksiz. Bu kadar.
Cal, onun hakkında ne düşünsem bilmiyorum sanırım hala
araftayım ama yine de hayallerimdeki karakter işte bu dediğim biri asla olamaz.
Maven; yani ondan farklı bir şey beklemiyordum zaten, arasan her kitapta ondan
bir iki tane hatta daha fazlası var. Çok yaratıcı bir karakter değil.
Benden bu
kadar. Nefret kusmaya başlamadan bitirelim bu karakter olayını.
---
Şimdi, benim düşünceme göre en
önemli noktaya geldik.
Kitap aşırı akıcıydı, başları en azından. Bir baktım 200’lere
gelmişim. Bir kitap için en önemli noktalardan biri de bu bence. Sıkıcı
kitapları okumaya gerçekten tahammül edemem.
Ben tüm aksi düşüncelere karşılık
ve her ne kadar içinde birçok bilindik olay barındırsa da kitabı okurken keyif
aldım. Saray, kraliyet olayı benim
kitabı okuyabilmemde bir artı sağladı. Bunu kesin olarak söyleyebilirim. Okumak
istiyorsanız yapmanız gereken tek şey beklentiyi biraz düşürmek ve elinizden
geldiğince karşılaştırma yapmamak. Sonrasında emin olun zevk alabilirsiniz
okumaktan.
Ve söylemek istediğim bir şey daha var. Ben Kızıl Yükseliş’i aşırı
seviyorum. Beynim patlasa da her yönüyle iyi kurgulanmış bir dünya ve kaliteli
karakterler içeren bir kitap. Sadece insanların sırf Kızıl Yükseliş’ten sonra
çıktığı için Kızıl Kraliçe’yi yargılamalarını doğru bulmuyorum. (Ve sadece KY’de
değil aslında, birçok farklı seri ile benzetiliyor.) Eğer durum tam tersi
olsaydı yine aynı şeyi KY için yaparlar mıydı diye merak etmekten kendimi
alamıyorum. Durum öyle olmuş olsaydı bizim yine adaletli okuyucular olacağımıza
inanmak isteyerek bu yazıyı bitiriyorum.
4/5