14 Kasım 2015 Cumartesi

Zaman İpliği - Nathan Filer | YORUM

 
| tanıtım |
 
Ben benim. Evimdeyim, kolları kabartma kumaşla kaplı koltuğumda oturuyorum. Akşam oluyor. Uzun zamanda beri daktiloda yazı yazıyorum, yorgunum.
 
Sigarayı koluma bastırıp söndürüyorum. Kolumda kabarcık oluştu. Acının beni uyanık tutacağını sandım ama ipi tutamıyorum. Zaman parmaklarımın arasında kayıp gidiyor.
 
Size ne olduğunu anlatacağım çünkü ağabeyimi anlatmanın en iyi yolu bu. Adı Simon. Bence onu seveceksiniz ama birkaç sayfa sonra o ölmüş olacak. Ve bir daha asla eskisi gibi olmayacak.
 
| yorum |
 
Bu kitap hakkında söylenebilecek o kadar çok şey var ki. Öncelikle kitap herkesin severek okuyacağı türden bir kitap değil ama ben fazlasıyla severek okudum bunu kesinlikle inkar edemem.
 
Konusundan biraz bahsedecek olursak; Matt ve abisi Simon... Simon down sendromlu, Matt ise şizofreni. Hal böyle olunca epey ilginç bir psikolojik kitap çıkmış ortaya. Kitapta Matt, Simon'ın ölümünden itibaren neler yaşadığından anılarını kağıda dökerek bahsediyor. Bazı şeyleri hatırlıyor, bazen tekrara düşüyor, bazen de emin olamıyor. Bana kalırsa harika bir yazım tarzı. Hiç sıkılmadan, bolca düşünerek ve nefes alarak okudum kitabı.

Matt; sevdiğim, düşünce tarzını bazen destekleyip bazen hoşlanmadığım ama güçlü olduğunu düşündüğüm bir karakter. Olabildiği kadarıyla güçlü. Anılarını okumak beni sıkmadı. Aksine neler yaşadığını merak ederek okudum her bir satırı.

Simon... Matt'in de dediği gibi onu sevdim. Yaşamak zorunda olduğu hayat zorluklarla dolu olsa da hayat onun neşesinden ve çabalarından çalmamış aksine onu mükemmel bir kişi haline getirmiş. Ölmesi daha doğrusu ölme nedeni üzücü ama onu tanıdığım için mutluyum.

Jacob, Matt'in arkadaşı, kitapta kısa süreli yer alsa da dışarıdan görünenin aksine sorumluluklarını fazlasıyla yerine getiren bir çocuk. Onun hakkında diyebileceğim başka bir şey yok.

Gerçekten bu kitap için yorum yapmak o kadar zor ki. Spoiler falan demeden içimi dökesim var bu satırlara.

Sonu olması gerektiği gibiydi. Ne eksik, ne fazla. Belki tam olarak mükemmel bir kitap değildi ama Matt her zaman aklımda kalacak karakterlerden biri oldu benim için.

Yazarın anlatım tarzı tam da bana hitap ediyordu. İtiraf etmek gerekirse John Green okurken sıkılan biriyim ama bu kitapta öyle bir adaptasyon sorunu yaşamadım çünkü yazılış tarzıyla olduğu kadar konusuyla da fazla ilgi çekici. Bana kalırsa kitaba bir şans verin. Durun, düşünün ama okumayı bırakmayın, sonuna kadar gidin. Emin olun kaybedecekleriniz kazanacaklarınızın yanında hiçbir şey.

Benden bu kadar. Aslında kitaba yorum girmeyi düşünmüyordum ama ne yapayım dayanamadım yine. :D Kendinize iyi bakın! ^^

| alıntı |

"Bazı anılar zamana ve mekana kilitlenmeyi kabul etmezler. Metalik bir sıyrıkla açtıkları gözetleme deliğinden bizi takip eder, meraklı gözlerle bizi seyrederler."

"Ben kendimim, her zaman olduğum, asla kaçamadığım kişiyim."

"Geçmişi yazmak onu yatıştırmanın, eski defterleri yeni baştan açmanın bir yolu. Anıları her zaman var olacaklarını bildiğimiz kağıt parçalarının üzerine yerleştiriyoruz."

4/5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder