14 Eylül 2015 Pazartesi

Paris'te Aşk (Anna and the French Kiss #1) - Stephanie Perkins (Yorum)


Herkese yeniden merhaba...

İlk kitap yorumumla karşınızdayım. Hiç vakit kaybetmeden yoruma geçmek istiyorum.

∞ ∞ ∞

Ah Aşk... Ne Seninle Ne de Sensiz...

Bu kitabı okuduğunuz süre boyunca âşık olma hissi bütün benliğinizi saracak...

 

Anna; babasının isteğiyle lisedeki son yılını Atlanta’dan, evinden, annesinden, en yakın arkadaşı Bridgette’den ve hoşlandığı çocuk Toph’tan ayrı bir şekilde geçirmek zorunda kalmış ve Paris’teki Amerikan Okulu’na yazdırılmıştır. Hem alışğı yaşam tarzından uzaklaşmak hem de yeni bir kültüre uyum sağlamaya çalışmak Anna için çok zordur. Fakat kısa zaman içinde kendine yeni arkadaşlar edinir. Tabii onu Paris’te özel hissettiren biri vardır: Etienne. Fakat Etienne başka biriyle ilişki yaşamaktadır. Anna; Etienne ve Toph arasında gidip gelmekte ve ait olduğu yeri yani “ev”ini aramaktadır.

Çok sevdi
ğim bir lisem vardı; artık yok.
Çok sevdi
ğim bir çocuk vardı; artık yok.
Çok sevdi
ğim bir arkadaşım vardı; artık yok.

Artık Paris benim de evim.
Yeni arkada
şlar, yeni aşklar…
Ah a
şk…
Ne seninle ne de sensiz…

Oysa ben imkânsızı de
ğil, gerçek aşkı arıyordum.
Ama a
şk, hayallerde yaşanamayacak kadar gerçek; hayalleri süsleyecek kadar pembeydi Paris’te…

∞ ∞ ∞

Kitap ülkemizde 2012 yılında Aranus Yayıncılık’tan “Paris’te Aşk” adıyla yayımlanmış. Ama yayınevi serinin diğer kitaplarını yayımlamamış. Şimdi ise hakları Yabancı Yayınları tarafından alındı ki bu çok çok güzel bir durum. Geçtiğimiz günlerde Lola ve Komşu Çocuk yayımlandı bile. Bende durur muyum hiç, hemen Lola ve Komşu Çocuk kitabını sipariş verdim ve Anna and the French Kiss’i de İngilizce olarak okumaya başladım.

Kitabı bitirdiğimde düşündüğüm ilk şey karakterlerin ne kadar gerçek olduğuydu. Hani bazı kitaplar vardır, bütün karakterleri kusursuz ya da mükemmele yakındır ve siz onların asla gerçek dünyada olmayacağını bilirsiniz. Ama burada ne Anna ne de Etienne mükemmel değildi ve ben bunu çok sevdim.

Anna, ah Anna… Ona bazen o kadar kızdım ki. Çelişkilerle dolu bir kız. Düzenli olmak konusunda takıntıları var ki ben bu özelliğini sevdim. Basit bir şey gibi gözükebilir ama benim için öyle değil. Ona fazlasıyla ısındım ve verdiği her kararı da desteklediğimi söyleyebilirim. Bir yerde acaba bencilce mi davranıyor diye düşündüğüm olmadı değil ama eminim ben onun yerinde olsaydım aynı şeklide düşünürdüm. Evini de buldu ya daha ne istesin.

Ve Etienne nam-ı diğer St. Clair. Açıkçası ben onu pek sevemedim. Ama benim için gerçek bir karakter miydi? Evet, fazlasıyla öyleydi. Anna sağ olsun saçlarının güzelliği beynime kazınmış durumda. Ama onun dışında boyunun kısalığı, tırnaklarını yiyor olması ve Anna’nın bu konudaki gözlemi çok hoştu.
 
 Kitaptan bazı kesitler içeren çok tatlı bir görsel. (Alıntı)

Diğer karakterlerden bahsetmeden geçmek istemiyorum. Anna’nın arkadaşı Bridgette ve St. Clair’in o çok tatlı(!) sevgilisine tam anlamıyla gıcık oldum. Onlardan bu kadar bahsetmek yeter çünkü isimlerini gördükçe olaylar aklıma geliyor. Toph’un konusunu açmak bile istemiyorum. Ama Mer, Josh ve Rashmi’yi sevdim. Meredith’in duygularını anlayabiliyorum o yüzden onu yargılamak istemiyorum. Rashmi’ye bazı yerlerde kızdım ama sonradan doğal tepkiler verdiğinin farkına vardım. Josh ise çok tatlı bir karakterdi. Sanırım serinin 3. kitabındaki Josh, bu Josh. Kitabın içinde Isla da vardı çünkü. Nasıl bir cümle kurdum tam olarak anlamadım, neyse geçelim burayı.

Tüm bunların dışında söz etmeden geçmek istemeyeceğim bir konu daha var. Paris… Ben öyle Paris aşığı biri değilim. Fransa’nın başkenti olduğundan ve Eyfel Kulesi’nden başka bir şey bilmiyorum açıkçası Paris ile ilgili. Ama yazar kitapta Paris’ten o kadar güzel bahsetmiş ki, tarihi yapıları önemli özellikleri, insanı kendine çekiyor. Yine de bir ülkeye gitmek istesem ilk alternatifim olacak kadar değil.

Kitap hakkında son bir şeyler yazıp bitirmek istiyorum. Ben İngilizce okuduğum için bazı ayrıntıları kaçırmış olabilirim, o konuda çok emin değilim. Ama genel olarak kolay okunan bir kitaptı. Okuyan herkesin keyif alarak okuyacağını düşünüyorum. Zaten kısa ve olaylar da insanı sıkmıyor. Tereddüt edenler varsa hazır Lola da çıkmışken alıp okuyun. Benden bu kadar. Lola'yı okumak için sabırsızlanıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder