Herkese yeniden merhaba...
İlk kitap
yorumumla karşınızdayım.
Hiç vakit kaybetmeden yoruma geçmek istiyorum.
∞
∞ ∞
Ah Aşk... Ne Seninle Ne de Sensiz...
Bu kitabı okuduğunuz süre
boyunca âşık
olma hissi bütün benliğinizi saracak...
Anna; babasının isteğiyle lisedeki
son yılını Atlanta’dan, evinden, annesinden, en yakın arkadaşı Bridgette’den
ve hoşlandığı çocuk
Toph’tan ayrı bir şekilde
geçirmek zorunda kalmış ve Paris’teki Amerikan Okulu’na
yazdırılmıştır.
Hem alıştığı yaşam tarzından uzaklaşmak hem de yeni
bir kültüre uyum sağlamaya çalışmak Anna için
çok zordur. Fakat kısa zaman içinde kendine yeni arkadaşlar edinir.
Tabii onu Paris’te özel hissettiren biri vardır: Etienne. Fakat Etienne başka biriyle ilişki yaşamaktadır.
Anna; Etienne ve Toph arasında gidip gelmekte ve ait olduğu yeri yani
“ev”ini aramaktadır.
Çok sevdiğim bir lisem vardı; artık yok.
Çok sevdiğim bir çocuk vardı; artık yok.
Çok sevdiğim bir arkadaşım vardı; artık yok.
Artık Paris benim de evim.
Yeni arkadaşlar, yeni aşklar…
Ah aşk…
Ne seninle ne de sensiz…
Oysa ben imkânsızı değil, gerçek aşkı arıyordum.
Ama aşk, hayallerde yaşanamayacak kadar gerçek; hayalleri süsleyecek kadar pembeydi Paris’te…
Çok sevdiğim bir lisem vardı; artık yok.
Çok sevdiğim bir çocuk vardı; artık yok.
Çok sevdiğim bir arkadaşım vardı; artık yok.
Artık Paris benim de evim.
Yeni arkadaşlar, yeni aşklar…
Ah aşk…
Ne seninle ne de sensiz…
Oysa ben imkânsızı değil, gerçek aşkı arıyordum.
Ama aşk, hayallerde yaşanamayacak kadar gerçek; hayalleri süsleyecek kadar pembeydi Paris’te…
∞
∞ ∞
Kitap
ülkemizde 2012 yılında Aranus Yayıncılık’tan “Paris’te Aşk” adıyla
yayımlanmış.
Ama yayınevi serinin diğer kitaplarını yayımlamamış. Şimdi ise
hakları Yabancı Yayınları tarafından alındı ki bu çok çok güzel bir durum. Geçtiğimiz günlerde Lola ve Komşu Çocuk yayımlandı
bile. Bende durur muyum hiç, hemen Lola ve Komşu Çocuk kitabını sipariş verdim ve Anna
and the French Kiss’i de İngilizce olarak okumaya başladım.
Kitabı
bitirdiğimde
düşündüğüm ilk şey
karakterlerin ne kadar gerçek olduğuydu. Hani bazı kitaplar vardır, bütün
karakterleri kusursuz ya da mükemmele yakındır ve siz onların asla gerçek
dünyada olmayacağını
bilirsiniz. Ama burada ne Anna ne de Etienne mükemmel değildi ve ben
bunu çok sevdim.
Anna, ah
Anna… Ona bazen o kadar kızdım ki. Çelişkilerle dolu bir kız. Düzenli olmak
konusunda takıntıları var ki ben bu özelliğini sevdim. Basit bir şey gibi
gözükebilir ama benim için öyle değil. Ona fazlasıyla ısındım ve verdiği her kararı da
desteklediğimi
söyleyebilirim. Bir yerde acaba bencilce mi davranıyor diye düşündüğüm olmadı değil ama eminim
ben onun yerinde olsaydım aynı şeklide düşünürdüm. Evini de buldu ya daha ne istesin.
Ve Etienne
nam-ı diğer
St. Clair. Açıkçası ben onu pek sevemedim. Ama benim için gerçek bir karakter
miydi? Evet, fazlasıyla öyleydi. Anna sağ olsun saçlarının güzelliği beynime
kazınmış
durumda. Ama onun dışında boyunun kısalığı, tırnaklarını
yiyor olması ve Anna’nın bu konudaki gözlemi çok hoştu.
Diğer
karakterlerden bahsetmeden geçmek istemiyorum. Anna’nın arkadaşı Bridgette ve
St. Clair’in o çok tatlı(!) sevgilisine tam anlamıyla gıcık oldum. Onlardan bu
kadar bahsetmek yeter çünkü isimlerini gördükçe olaylar aklıma geliyor. Toph’un
konusunu açmak bile istemiyorum. Ama Mer, Josh ve Rashmi’yi sevdim. Meredith’in
duygularını anlayabiliyorum o yüzden onu yargılamak istemiyorum. Rashmi’ye bazı
yerlerde kızdım ama sonradan doğal tepkiler verdiğinin farkına
vardım. Josh ise çok tatlı bir karakterdi. Sanırım serinin 3. kitabındaki Josh,
bu Josh. Kitabın içinde Isla da vardı çünkü. Nasıl bir cümle kurdum tam olarak
anlamadım, neyse geçelim burayı.
Tüm bunların
dışında
söz etmeden geçmek istemeyeceğim bir konu daha var. Paris… Ben öyle
Paris aşığı biri değilim.
Fransa’nın başkenti
olduğundan
ve Eyfel Kulesi’nden başka bir şey bilmiyorum açıkçası Paris ile
ilgili. Ama yazar kitapta Paris’ten o kadar güzel bahsetmiş ki, tarihi
yapıları önemli özellikleri, insanı kendine çekiyor. Yine de bir ülkeye gitmek
istesem ilk alternatifim olacak kadar değil.
Kitap
hakkında son bir şeyler
yazıp bitirmek istiyorum. Ben İngilizce okuduğum için bazı
ayrıntıları kaçırmış olabilirim, o konuda çok emin değilim. Ama genel
olarak kolay okunan bir kitaptı. Okuyan herkesin keyif alarak okuyacağını düşünüyorum. Zaten
kısa ve olaylar da insanı sıkmıyor. Tereddüt edenler varsa hazır Lola da çıkmışken alıp
okuyun. Benden bu kadar. Lola'yı okumak için sabırsızlanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder