4 Ekim 2015 Pazar

Bıçak Sırtı (Mara Dyer #2) - Michelle Hodkin | YORUM

 
Mara Dyer bir zamanlar geçmişinden kaçabileceğini sanıyordu.
Ama kaçamayacaktı.
Sorunları kendi kafasında yarattığını düşünüyordu.
Ama yanılıyordu.
Yaşadığı onca şeyden sonra, sevdiği çocuğun artık sır saklayamayacağına inanıyordu.
Ama aldanıyordu.
Gerçekler ortaya çıkmaya ve seçimler ölümcül sonuçlar doğurmaya başladığında Mara bu karmaşadan aklını yitirmeden çıkmayı başarabilecek mi?
 
***
 
Merhaba! Mara Dyer serisinin ikinci kitabı olan Bıçak Sırtı yorumum ile yine buradayım.
 
Kitabı birkaç dakika önce bitirdim. İnanın ne yazacağım hakkında hiçbir fikrim yok. Feci şekilde etkilendiğimi söylemekle başlayabilirim. Yazar nasıl bir dünya kurgulamış, bunları yazarken hangi ruh hali içerisindeymiş gerçekten merak ediyorum.
 
Bıçak Sırtı'nı okumaya başladığımda ilk kitaptaki bazı ayrıntıları hatırlamadığımı fark ettim ama yanımda olmadığı için birkaç detaylı yorum okuyarak açıklarımı kapatmaya çalıştım. Ve kitap Eksik Parça'dan çok çok daha iyiydi. O kadar etkilenmiş ve üçüncü kitap için merak doluyum ki yoruma ne yazacağımı bile bilmiyorum. Zaten ikinci kitap olduğu için ne yazsam spoiler olacak.
 
Olaylar müthişti bence. Kendimi yazarın bu seriyi nasıl kurguladığını düşünmekten alamıyorum. Ve kitabın çevirmeni Dilan Toplu'nun blogunda kitapla ilgili çok ilginç şeyler okudum ve onlar da ayrıca dehşete düşmeme sebep oldu. Gerçek bir kişiden esinlenerek ortaya çıkan bu kurguyu okumak olayı daha bir etkileyici hale getiriyor. Ve bolca ürkmesine sebep oluyor.
 
Mara'nın geçmişi ve yaşadığı hayat kimsenin kaldırabileceği türden bir durum değil. Gerçekten böyle durumlarla başa çıkmak zorunda kalan insanların olduğunu bilmek üzücü. Keşke herkes sağlıklı bir yaşam sürse diyor insan ama dünyanın da bir dengesi olduğunu unutmamak gerek.
Bu kitapta Noah için olan endişeleri, ailesine bazı şeyleri belli etmemek için harcadığı çaba ve neler olduğunu bilememek arasında boşluğa düşmüş bir Mara okuduk. Bence Mara olabildiği kadar güçlü bir karakter ve ben onu seviyorum.
 
Noah yine sevdiğim başka bir karakter. Aslında ben bu serideki tüm karakterleri seviyorum. Bana göre bir karaktere ne kadar sinir olup nefret ederseniz ya da yaşadıklarını onunla birlikte ne kadar içten hissederseniz o karakter o kadar mükemmel kaleme alınmış bir karakter demektir. Ayrıca bir sonraki sayfada neler olacağını tahmin edemediğimiz bir kurgu ve karakteri her zaman bir tık önde olmuştur benim için. Sanırım bu seriyi sevmemin bir nedeni de o.
 
Serinin kapaklarına da ayrıca bayıldığımı belirtmek isterim. Kitabın içeriği kadar görsellik de çok önemli ve bu seri bu ikisini de çok iyi ifade etmiş bence.
 
Artık kitabın en can alıcı noktası yani sonuna geçiş yapabilirim. Biri bana hemen üçüncü kitabı fırlatsın demekten başka bir şey diyemiyorum şu an. 5 puanı fazlasıyla hak eden bir kitap oldu benim için. Olaylar bu sondan sonra üçüncü kitapta nasıl devam edecek, serinin finali nasıl olur diye kafa patlatmaya başladım bile. Umarım Pegasus bizi fazla bekletmez.
 
Eveeeet... Benden bu kadar. Spoiler içermeyen bir yorum olması için epey çaba harcadım. Çok iyi olmadığını düşünüyorum ama ayrıntılara dalmadan ancak bu kadar yapabildim. Yorumlarımı okuyan birileri varsa oralarda bir yerde umarım keyif alıyorsunuzdur. Kendinize iyi bakın.
 
 
"İnsanlar hakkında hep en kötüyü düşünürsen en kötüyü görürsün."
 
"Bazen en gizli sırlarını yalnızca yabancılara söyleyebilirsin."
 
"Sayfalar çok okunmaktan eskimiş, göz atıyorum. Birini sevdiği kelimelerden tanımak mümkün müdür diye merak ediyorum."
 
"Seninleyim çünkü başka bir şans istemiyorum. Bin kere dünyaya gelsem hepsinde senin olmayı seçerdim."
 
"Oysa mutlulukla ilgili unutmamanız gereken tek şey, asla sonsuza dek sürmediğiydi."
 
5/5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder