1 Ekim 2015 Perşembe

Lola ve Komşu Çocuk (Anna and the Frech Kiss #2) - Stephanie Perkins | YORUM

 
Lola ve Komşu Çocuk, hem tatlı bir aşk hem gerçekçi bir dostluk hem de John Green ve Rainbow Rowell sevenlerin zevkle kucak açacağı bir kendini bulma hikâyesi.

Geçmişinde kalan çocuk, gelecekteki aşkı olabilir mi? Henüz kendini geliştirme aşamasındaki tasarımcı Lola Nolan modaya inanmıyordu... O, kostümlere inanıyordu. Kıyafet ne kadar parıltılı, eğlenceli ve farklı, yani etkileyiciyse o kadar iyiydi. Ve Lola'nın hayatı, özellikle de seksi rockçı erkek arkadaşı varken mükemmele gayet yakındı. Ta ki Bell ikizleri olarak da bilinen Calliope ve Cricket mahalleye tekrar taşınıp Lola'nın derinlere gömdüğünü düşündüğü acı verici geçmişini günyüzüne çıkarana kadar.
 
***

Merhaba!

Okullar açıldı ve bu benim üniversitedeki ilk yılım. Şehre, okula ve yurduma alışmak için çok büyük bir çaba sarf ediyorum. Aşırı derecede yorgunum ve kitap okumak hiçbir şekilde içimden gelmiyor. Lola fazlasıyla merak ettiğim bir kitaptı ama bu süreçte ona yazık ettim diye düşünüyorum. 320 sayfalık kitabı bir asırda okudum neredeyse. Aklımda kalanlarla yorum yapmaya çalışacağım.

 
Konuya hemen kitabımızın şirin mi şirin kapağıyla giriş yapmak istiyorum. Görüp de aşık olmayan biri yoktur herhalde. Turuncu sever biri olarak ben kapağa bayıldım. Üzerindeki ayrıntılar oldukça ilgimi çekti. Zaten gittiğim her yere götürüp okumadığım için çantamın ayrılmaz bir parçası oldu resmen kitap.
 
"Ben modaya inanmıyorum. Kostümlere inanıyorum. Hayat her gün aynı insan olmak için fazla kısa."

Lola feci derecede garip bir kız bana göre. Özellikle moda anlayışı ve hayal gücü... Zaten yazarın anlatımı o kadar iyiydi ki ayrıntıların içine gömülüp oradan çıkmak istemedim.
Ebeveynleri Nathan ve Andy. Evet, ikisi de erkek. Oturup uzun uzun onları anlatmak istemiyorum.
Ve rockçı (bu nasıl bir tabir böyle) sevgilisi Max. Kendisini hiç sevemedim. Ondan bu kadar bahsetmek yetti bana.
 
"Gülüyorum. Bazen o söz konusu olduğunda tek seçenek bu oluyor."
 
Gelelim Lola'nın sevdiğim ve nefret ettiğim özelliklerine... Bir kere kıyafet ve aksesuar konusundaki hayal gücüne bayıldım. Üstteki alıntıda gördüğünüz gibi Lola bir kere giydiği kıyafeti bir daha giymiyor. Genel olarak şirin bir kız diyemeyeceğim. Sevdim mi onu da tam anlayabilmiş değilim. Aslında bazı davranışlarından dolayı ona ısınamadım. Ne istediğini bilmeyen karakterlerden pek hoşlanmam. Bu yüzden onun hakkında sevdiğim tek şey moda anlayışı oldu sanırım.
 
"Eğer ben yıldızlarsam Cricket Bell koskoca galaksiler eder."
 
Ve Cricket Bell... Tam adı Cricket Graham Bell ve evet telefonu bulan ajusshi onun büyük büyük dedesi olur. Yanlış hatırlamıyorsam boyu tam olarak 1.95 cm. Lola gibi ilginç bir giyim tarzına sahip. Harika bir mucit ve geleceğin makine mühendisi. Berkeley de ilk kitaptan tanıdığımız güzel saçlı St. Clair ile aynı yurtta kalıyor. Benim fikrime göre berbat bir ailesi var.
 
İkizi Calliope Bell tam bir cadı ve buz pateni yapıyor. Ailede onunki bir yetenek olarak görülürken Cricket sürekli geride kalan çocuk olmaya mahkum edilmiş. Hayatı Calliope'nin programları üzerine kurulu. Aslında Calliope'a cadı demem biraz haksızlık oldu çünkü benim ikizim olsa bende paylaşmazdım. Bir yerde ona da hak vermek lazım. Yine de birinin dünyanın onun etrafında dönmediğini kendisine söylemesi gerekiyordu.
 
Cricket genel olarak bayıldığım bir karakter ve büyük ihtimal hep de öyle kalacak. Artık bad boy good girl tarzı hikayelerin sayısı o kadar arttı ki cidden Cricket gibi bir karakter okumaya ihtiyacımız vardı. Eline unutmaması gereken şeyleri kalemle yazması bence çok hoştu. Ayrıca oldukça da düşünceli. Sevdim ben bu çocuğu yahu. Farklılığı sağ olsun favori karakterlerim arasına girmeyi başardı.

"Hayat ne elde ettiğin değil, elde ettiğinle ne YAPTIĞINDIR."
 
Kapaktaki ayrıntıları sevdiğimden yukarıda bahsetmiştim. Bütün hepsini anlamıştım ama kiraza bir anlam verememiştim. Çok hoş bir anlamı varmış oysaki ne kadar doğru bilmiyorum ama. Lola'nın biyolojik annesi sayesinde bu merakımı da gidermiş oldum.
 
"Nefret ettiğimiz şeylerden bahsetmek kolay ama bazen bir şeyi tam olarak niye sevdiğimizi açıklamak zor oluyor." 
 
Ah... Bahsetmek istediğim bir konu daha var. Ben aslında Anna'yı okumadan direk Lola'yı okumak istemiştim ama şimdi Anna'nın hikayesini daha önce okumuş olduğum için gayet memnunum. Anna ve Lola ikisi de aynı yerde yani sinemada çalışıyorlar. St. Clair de Anna'nın dibinden ayrılmadığı için onların olduğu epeyce bölüm vardı kitapta. İlk kitabı sevdiğim için onların burada da karşıma çıkması beni mutlu etti.
 
"Bazen hata bir olay değil, bir kişidir."
 
Her şeyden bahsettiğime göre artık kitabımızın sonuna geçiş yapabiliriz. Mutlu sonlardan gerçekten hoşlanmıyorum. Kitabı büyük bir hevesle okusam bile sonu bende tamamen hayal kırıklığı oluyor. Sadece bu kitap için söylemiyorum, genelde her kitapta aynı sorunları yaşıyorum. Yine de Lola ve Komşu Çocuk'un sonunun da bundan farklı olması beklenemezdi sanırım. Mutlu son takıntısı benimle alakalı bir sorun ki bu yüzden Lola'yı asla beğenmemezlik edemem. Her şey fazlasıyla güzeldi.

4/5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder